Kafein Ne İşe Yarar: Kafein – Yaratıcılık – Odaklanma Üçgeni
- Bir Adım Sonrası
- 3 Şub
- 3 dakikada okunur

Çalışırken elinin altında her daim çayı veya kahvesi olanlar burada mı? Bir elleri görelim. Ooo, hiç de az değiliz. Güzel, o zaman bu yazı pek çok kişiyi ilgilendiriyor demek ki. Hepimizin, kafein hakkında az buçuk bildiğimiz bir şeyler var. Bunların bazıları bilimsel kanıtlarıyla birlikte öğrenilen gerçekler, bazılarıysa kulaktan dolma eksik bilgiler.
Evet, bir Twitter klasiği olan “Kahveleriniz hazırsa başlıyoruz” diyerek giriş yapalım.
Bugün, seninle biraz da bilim diyeceğiz. Çalışırken, düşünürken, üretirken, kafein tüketmenin beynimizde ve verimliliğimizde ne gibi etkileri olduğuna bakıcaz. Kafeinli ürünleri biliyorsun, başta kahve ve çay olmak üzere, enerji içecekleri, bazı asitli içecekler, çikolatalar ve hatta bazı ilaçlar. Peki, bu ürünleri tükettiğin zaman beyninde neler olduğunu biliyor musun? Çok esrarengiz bi soru gibi sorduk ama gerçekten kafeinin etkilerine tam olarak hakim misin demek istiyoruz. Bazı kaynaklarda, kafeinin bir tür uyuşturucu madde olarak geçtiğini biliyor muydun mesela? Çünkü merkezi sinir sistemine uyarıcı etkisi bulunuyor. Çeşitli kimyasal tepkimelere yol açıyor, hormonların ve sinir sistemin üzerinde değişikliklerde bulunuyor. Bu yazıyı yazarken önümüzde duran bardakla karşılıklı bakışırken bunları anlatıyoruz.
Aslında bu konuyu anlatırken, çok güzel haberler vermek ve fincanlarca kahveyi gönül rahatlığıyla içmek isterdik ama maalesef durum pek buna uygun değil gibi.

Konuya, önce beynin çalışma ve düşünme şeklini çok basit bir şekilde ele alarak giriş yapacağız. Tabii ki çeşitli kaynaklar, makaleler okuyarak geldik buraya ama yine bu söylediklerimiz yatırım tavsiyesi olmadığı gibi sağlık tavsiyesi değildir. Meslek icabı buraya bir legal uyarı koyalım ki içimiz rahat etsin.
Beynimizin yapısı ve çalışma düzeni hala İsviçreli ve bilumum milletten biliminsanları tarafından araştırılıyor. Bu araştırmalar esnasında temel olarak iki yöntemle düşündüğümüz görülmüş. Birisi Convergent Thinking yani Yakınsak Düşünme ve diğeri Divergent Thinking yani Iraksak Düşünme. Bunlardan ilki olan Convergent thinking, problemlere çözüm bulmamızı sağlarken Divergent Thinking ise yeni fikirler bulmamızı sağlayan ve aslında yaratıcılıkla ilişkili düşünme yöntemi olarak biliniyor. Bir de bu ikisinin karışımı olan Lateral Thinking yani Yanal Düşünme bulunuyor ama şu an konumuz o değil.
Neden bundan bahsettiğimizi soracak olursanız kafein bu iki düşünme yönteminden birisine doping etkisi yaratıyor. Evet, doğru bildin, Convergent yani mantık kullanma ve problem çözme yöntemi, kafein ile daha iyi çalışıyor. Çünkü, kafein zihninin odaklanmasını artırıyor. Birazdan bundan daha detaylı bahsedeceğiz.
Yaratıcılıksa beynimizin bir bakıma boşta olduğu, yani odaklanmak zorunda olmadığı anlarda tetiklenen bir olgu. Hiç üstüne düşünmüyorken “aaa, tabi yaa” diye yeni bir fikir bulduğun anı hatırlıyor musun? Ya da amiyane tabirle Türk’ün aklına fikrin nerelerde geldiğini biliyorsundur. Bu anların genel ortak özelliği zihninin serbest olduğu anlar olması. Yaratıcılığın en büyük kamçısı, serbest dolaşan ve herhangi bir şeye odaklanmamış bir beyin. O yüzden yaratıcılara, bir fikir bulmaları gerektiğinde yürüyüşe çıkmaları, temizlik yapmaları, yani beyinlerini rahat bırakmaları tavsiye edilir.

Gelelim bizim olağan şüphelimiz kafeine. Kafein, az önce söylediğimiz serbest kalma hareketinin tam tersini yapıyor beynimize. Yorulan beynimiz, adenozin denilen bir bileşiği tutmaya başlıyor ve bazı kimyasal etkileşimlerle enerjimizin düşmesi, uykumuzun gelmesi gibi sonuçlara yol açıyor. Kafein ise adenozinin etkisini azaltmaya ve beynimizi uyanık tutmaya çalışıyor.
Ortalama bir bünyede, ortalama sertlikte bir kahvenin tamamen vücuttan atılması tam 24 saat sürüyor. O yüzden mesela akşam saatlerinde sert bir kahve veya demli bir çay içmek uyku problemleri yaşamana yol açıyor. Ortalama 70 kilo birisi için günde en fazla 400 mg, yani iki sert kahveye kadar öneriliyor. Tabii ki bu kişiden kişiye, bünyeden bünyeye değişkenlik gösteren bir durum. Fazlasında ise anksiyete, baş ağrısı, uyku problemleri, dehidrasyon ve çarpıntı görülebiliyor.
Madem detaya girdik, uyku hakkında minik bir nokta daha ekleyelim. Bilim insanları kortizolün yükseldiği anlarda, genel olarak sabah 8 ile 9, 12 ile 13 ve akşam 17.30 ile 18.30 arası, kafeinli bir içeceğin tüketilmemesi gerektiğini söylüyor Eğer uyku düzenin bu saatlere uymuyorsa, bilim insanları uyandıktan en az 1 saat sonra kahve içmenin, kafeinin daha fazla işe yarayacağını ve uzun vadede düzenine zarar vermeyeceğini söylüyor. Uyandığınızda vücudundaki kortizol seviyesi yaklaşık olarak yarı yarıya artıyor. Bu sebeple uyanır uyanmaz kahve içmenin uzun vadede vücudunuzun alıştığı kafeine ihtiyaç duymasını ve sonraki zamanlarda kafein eksikliği sebebiyle sorunlar yaşamaya yol açabileceği ifade ediliyor.
Kafeinin, vücudumuzda ve beynimizde çeşitli etkileri var gördüğün gibi. Bunlardan en önemlilerini yeniden hatırlayalım: bizi uyandırması, modumuzu yükseltmesi, enerjimizi artırması ve sonuç olarak yorgunluğumuzun azalması, problem çözme yeteneğimizin artması. Bu sebeplerle aslında yaratıcılığın belki de düşmanı olarak adlandırılabilecek odaklanmayı artırdığı için kafein, yaratıcılığımıza ket vuruyor.
Bu durumu avantaja çevirmekse mümkün: Yeni bir şeylere ulaşman gereken anlarda yani yaratıcılığa ihtiyacın olduğunda zihnini serbest bırakacak aktivitelerle uğraşıp bu fikirleri hayata geçireceğin yani odaklanmaya ve problem çözmeye ihtiyacın olduğunda kahveden destek alabilirsin.
Örneğin kalemi eline alıp fikir düşünme seansları yaptığında elindeki bardağı yavaşça masaya bırak. O fikri hayata geçirme aşamasına geldiğinde iç ve odaklanarak detaylara daha dikkatli bakabil.
Umarız “bir kahve alayım da Bir Adım Sonrası blogda neler var" dediğin bu güzel dakikalarda seni hayal kırıklığına uğratmamışızdır.


Yorumlar